11 Ağustos 2013 Pazar

Belirsizlik Dönemlerinde Kurtuluşun Rotası : Nakit Akış


BELİRSİZLİK DÖNEMLERİNDE KURTULUŞUN ROTASI: “NAKİT AKIŞ”

 

Değerli Okuyucular,

 

Dunyanin ekonomi gündeminde  hali hazirda onemini koruyan Avrupa kaynakli mali krizin gerek Turkiye ye, gerek dunyanin geri kalan diger bolgelerine olan etkilerinin goruldugu bu zamanda, gerek her türlü işletmede gerek kişisel yasantimizda karsilastigimiz onemli bir sorun hakkinda basit bir cozumu sizlere paylasmak istemekteyiz. Bu paylasimi yaparken, Turkiye ekonomisi gibi son yillarda son derece ciddi gelismeler gosteren bir ‘ornek” ekonomiyi analizimizin ortasina koyup, gelisiminini gecmisten bu gune kadar ele alarak, cozum ilacini bu cerceve ile aciklamak istiyoruz.

 

“Nakit Akış” ın Ekonomik Hayatımızdaki Yeri ve Önemi…

 

Bilindiği üzere ülkemiz, önceki dönemlerde de çeşitli çap ve ebatlarda ekonomik krizler yaşamıştı. Ancak, yaşanılan bu krizlerin hiç biri 2001 yılında başlayan ve yaklaşık 3 sene süren kriz kadar etkileyici ve öğretici olmadı.

 

Ülke kaynaklarımızın doğru planlanamaması ve yönetilememesi nedeniyle gerçekleşen bu kriz öncesi, ekonomimizin en önemli yıkıcı faktörü “Yüksek Enflasyon” du. Öğlesine uzun bir zamandır enflasyon ile yaşadık ki, bu durumun getirdiği şartlar, artık yaşamımızın bir parçası haline gelmişti. Zam, yüksek faiz, kur artışı,  gibi terimler, bizim için ekmek, su gibi terimlerle eşit hale gelmişti. Kaynaklarımız sürekli erimekte ve gerek kamunun borcu gerek özel sektörün borcu, gayri safi milli hâsılamızı neredeyse yok etmekteydi. Doğal olarak, bu tür bir yaşam tarzı bizi 2001 ekonomik krizine taşıdı. Ülkemizin tüm kurum kuruluş, işletme ve insanları krizle birlikte derin bir sarsıntıya maruz kaldı.

 

Ancak, herkes bu kriz sonrası şapkaları önüne koyarak düşünmeye ve bu krizin nedenleri, etkileri ve sonuçları üzerine dersler çıkarmaya başladı. Sıkı para politikası ve kamu harcamalarının kontrol altına alınması ile başlayan süreç içerisinde tüm sektörler yeniden yapılanmaya ve kaynakları doğru planlamaya ve yönetmeye başladı. Yani hepimiz çıkardığımız dersleri, artık uygulamaya başladık.

 

Peki, kriz öncesi ve kriz sonrası ortaya çıkan durumun şartları neydi? Neler bizler için derinden ve kökten değişmişti?

 

Bu sorulara vereceğimiz yanıt aslında bizi çok önemli bir yönetim metoduna götürüyor. Şimdi hep birlikte bu değişimlere kısaca bir bakalım.

 

2001 krizi öncesi var olan enflasyonist ortamda, işletmeler için piyasa şartlarının en önemli aktörlerini tanımladığımızda, aşağıdaki birbirini tetikleyen sürece ulaşıyoruz.

 

Yüksek Enflasyon
Para ve alım gücü sürekli değer kaybediyor
Yüksek Faiz
Paranın elde etme maliyeti sürekli yüksek kalıyor
Yüksek Zam
Maliyetlerdeki artış baskısı nedeniyle işletmeler zam yapmak zorunda kalıyor
Kısa Vadeli Satış
Yüksek enflasyon nedeniyle uzun vadeli satışlardaki fiyat farkının yüksek olması, böyle bir seçeneği ortadan kaldırıyor
Stoklu Çalışma
Stok’un yerine koyma maliyeti, hemen hemen her ay gelen zamlarla ciddi yüksekliğe sahip olması nedeniyle işletmeler yüksek stokla çalışıyor.
Yüksek Maliyet
Girdi fiyatlarındaki artış nedeniyle işletmeler sürekli maliyet artışı ile karşılaşıyor.
Sanal Kar
Sürekli maliyet baskısı, sürekli zammı getiriyor. İşletmeler kendilerini koruma adına yüksek miktarda stok tutmaya çalışıyor. Bu durum bir kar yaratıyormuş gibi görünse de aslında bu kar enflasyon karşısında erimiş ve kağıt üzerinde kalmış bir kar oluyor.
Yüksek Vergi
Devlet karşılaştığı ciddi faizler nedeniyle gelirlerini yüksek tutmaya çalışırken uyguladığı yüksek vergi oranlarıyla gelir elde etmeye çalışıyor. Ancak, alınan reel vergi sanal kar üzerinden olduğu için işletmeler çifte olumsuz etki ile karşılaşıyor

 

Yukarıdaki süreç ise belirli bir zaman sonra içerisinden çıkılmaz bir kısır döngüye dönüşüyordu.  Aslına bakarsanız bu tablo son derece vahim bir tablo haline gelmişti.

 

2001 krizi ile birlikte, devletin aldığı ciddi önlemler ve Avrupa Birliği üyelik başvurusunun getirdiği tetiklemeler sonucu, ana sorun olan enflasyon ile tarihimizin en önemli mücadelesi başladı. Gerek kamu, gerek özel sektör alanlarında ve özellikle finans piyasalarındaki yapısal problemlerin üzerine gidilerek, alt yapılar tamamen değiştirildi. Özellikle devletin de uygulamaya başladığı “Enflasyon Muhasebesi”, en azından sanal karlar üzerinden vergi alınması uygulamasını değiştirdi. Yeni uygulamalar, başlarda önemli sancılar çektirmesine rağmen, 2004 yılından itibaren olumlu sonuçlar vermeye başladı. En nihayetinde artık “canavar” diye nitelendirdiğimiz enflasyonu, iki haneli oranların altına indirilmesi başarıldı.

 

Ancak, bu yeni sıkı para politikalı dönem, o alıştığımız şartları baştan aşağıya değiştirmeye de başlamıştı.

 

Yukarıdaki vahim tablo, artık aşağıdaki tabloya doğru değişmeye ve yeni aktörler devreye girmeye başlamıştı.

 

Düşük Enflasyon
Para ve alım gücü artık eskisi kadar değer kaybetmiyor
Düşen Faiz
Paranın elde etme maliyeti de hızla aşağılara çekiliyor.
Enflasyonun Altında Zam
Maliyetlerin artış baskısı hafiflemeye başlayınca işletmeler, artık eskisi gibi zam yapamıyor. Geçmiş dönemden gelen maliyetlerde ise geriye dönüş yaşanamadığı için aslında maliyet baskısı bir nevi sadece durdurulmuş, daha küçük oranlara hapsolmuş görünüyor.
Yoğun Rekabet ve Fiyatlarda Geriye Doğru Hareket
Enflasyonu kontrol altına alırken uygulanan sıkı para politikası talebi kıstığı için işletmeler satışlarını arttırmak, hatta eski oranını korumak adına yoğun rekabet ortamıyla karşılaşmaya başlıyor. Bu nedenle fiyatlarda geriye doğru bir hareket başlıyor.
İhracata Yöneliş
İç piyasalardaki yoğun rekabet nedeniyle çıkış yolu arayan firmalar eskisinden daha az karlarla ihracatta dünya piyasalarında rekabete girmek zorunluluklarıyla karşılaşsalar bile ihracatı arttırma çalışmaları yapmak zorunda kalıyor.
Orta ve Uzun Vadeli Satış
Enflasyonun düşmesi ve paranın değer kaybının azalmasıyla birlikte, yoğun rekabet şartlarının devreye girmesi işletmelerin satışlarını realize edebilmesi için orta ve uzun vade vermesi dönemi başlıyor
Nitelikli Stok ile Çalışma
Artık stoğu elde tutma maliyeti, yerine koyma maliyetinden daha pahallı olması nedeniyle çok stoklu çalışmadan, daha az ve nitelikli stok ile çalışma şekline geçiliyor
Kalıcı Maliyet ve Üretimde Verimlilik Çalışmaları
Bu geçiş döneminde önceki dönemden gelen ve yüklü olarak işletmelerde kalan girdi maliyetleri (buradaki en tetikleyici etken girdilerde dış piyasaya bağlı kalınmasıdır) artık işletmelerin kalıcı maliyetle yaşaması ortamını sağlıyor. Bundan kurtulmaya ve kar marjları daralmaya başlayan işletmeler, üretimde verimlilik çalışmalarına başlıyor
Düşen Kar
Enflasyonun düşmesiyle beraber gerileyen fiyatlar ama kalıcı maliyet faktörleri, üstüne üstlük uzun vadeli satışın işletmelerce fonlanması nedeniyle kar oranlarında ciddi gerilemeler başlıyor.
Düşen Vergi
Kar oranlarındaki azalış ve düşük enflasyonlu ortamda doğal olarak vergi de düşmeye başlıyor.

 

Yukarıdaki ikinci tablomuza baktığımızda, sistemin oturmasına kadar ki geçen sürecin de aslında sancılı olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, alınan yapısal tedbirler, ekonomideki kırılganlığı azaltmaya da başlamıştır. Artık piyasalar böylesine ciddi bir ekonomik krizle karşılaşmayacaklardır.

 

Fakat bu kez de dış piyasalar ve içerideki istikrarı bozucu ekonomi dışındaki diğer kriz kaynakları nedeniyle zaman zaman belirsizlik ortamına sürüklenebileceklerdir.

 

Ornegin, ulkemizin ihracatinin onemli bir kismini gerceklestirdigi Avrupa Birligi’nde yasanan ekonomik krizin, Avrupa’daki tuketici taleplerinin daralmasiyla birlikte dolayli olarak ulkemizi de etkileyecegi aciktir.

 

Kirilganligin azaldigi ve gecmise gore daha saglam ekonomik bir yapiya sahip ekonomimizin, bolgemizdeki veya dunya uzerinde ortaya cikacak herhangi bir ciddi krizden etkilenmemesi mumkun olmamaktadir. Bu nedenle, ekonomik belirsizlik kavrami artik ulke ici sorunlarin disinda ulke disi sorunlarin etkilerini de karsilayan bir yapiya donusmustur. Yeri ve turune gore farklilasmasina ragmen belirsizlik artik tum dunya uzerinden yasanan bir gercektir.

 

 

Peki, tüm sektörler ve her çapta işletme için belirsizlik döneminde en çok dikkat edilmesi gereken şey nedir?

 

Yanıtını hemen verebiliriz. “NAKİT AKIŞ”….

 

Yani “Tahsilât ve Ödeme” Dengesi…

 

Nakit akış, yukarıdaki küçük tanımlamada da ifade edildiği üzere, aslında yapılacak tahsilâtların, yapılacak ödemelerle çakıştırılması işleminden başka bir şey değildir. Tabii ki bu kadar basit gibi görünse de birçok faktörün de dikkate alınması gerekmektedir.

 

Bilindiği gibi işletmeler “Kar” elde etmek için kurulur. Bu nedenle, genel işletme yönetiminde asıl dikkat edilen, maliyetlerin belirlenmesi ve üzerine konulacak karın tespiti ile birlikte satış fiyatının oluşturulmasıdır. Kısacası, kar oranına bakılır. Yüksek kar elde edilecek bir işletmenin hiçbir zaman sıkıntı çekmemesi gerekir gibi klişeleşmiş bir bakış açısı her zaman zihinlerde yer bulur.

 

Bu bir bakıma doğrudur ancak gerekli tüm şartların yerine oturmuş olması, yani aksayan bir noktanın olmaması en önemli şarttır.

 

Modern işletme biliminde, yoğun rekabetin var olduğu ve belirsizliklerin de yaşanabildiği ortamlarda, sadece kar oranı odaklı bir yönetim biçiminin ciddi sıkıntılar yaratabileceğiyle ilgili örnekler oldukça yoğun olarak tartışılmış ve geçen süreç içerisinde yeni bir bakış açısının şekillenmesine neden olmuştur. Bu bakış açısı da nakit akışıdır.

 

Nakit Akış Nasıl Yapılır?

 

Öncelikle dikkat edilmesi gereken konu, bu çalışmanın işletmenin karı veya zararıyla ilgili bir çalışma olmadığıdır. Bu çalışma aslında, şirketin ödemeler dengesinin bozulması durumunda, istenmeyen olayların önüne geçilmesini sağlayan yürüyen bir sürecin tespitidir.

 

 

1.                  Nakit akışta, yapılan satışların paraya dönüşeceği tarihler belirlenir ve bunlar tahsilât olarak o aylara girilir.

2.                  Tahsilâtların altına, aynı döneme rastlayan ilk madde ve malzeme veya ticari mal alımlarının ödemeleri yazılır.

3.                  Daha sonra, tahsilâtlar hammadde ve mal alımlarının ödemelerinden düşülerek, işletmenin ana faaliyetinden elde edilen nakit durumu tespit edilir.

4.                  Bu tespitin altına, o dönemde yapılacak tüm işçilik, pazarlama ve yönetim giderleri yazılır. Genel giderler de düşüldükten sonra o dönemde nakit fazlası veya eksiğinin olup olmadığı belirlenir.

5.                  Bu çalışma eğer 3 ay, 6 ay veya imkân var ise 1 yıllık periyotlar halinde yapılırsa, gelecek aylardaki karşılaşılabilecek nakit açıkları için işletmenin ne gibi önlem alması gerektiğiyle ilgili uyarı sistemi kurulmuş olur.

 

Şirketler, bulundukları sektörlerin genel şartları gereği, belirli bir maliyete, girdilerini ödeme vadesine, satış fiyatına ve satış vadesine sahiptirler.  Ayrıca, sabit üretim, satış ve yönetim giderleri de aşağı yukarı 1 ay gibi kısa bir vadede ödenmektedir.

 

Ödemeler dengesi de diyebileceğimiz nakit akışının, bu bileşenlerinin doğru yönetilmesinin, bu tür belirsizlik ortamlarında birçok yararı bulunmaktadır. Bunlara kısaca bakalım.

 

Nakit Akış;

 

1.                  Belirsizlik dönemlerinin talep üzerinde yaratacağı psikolojik ve fiziksel etkilerin, satış ve tahsilâtlarda oluşturacağı tahribatı öngörmemizi, tahmin etmemizi sağlar

2.                  Belirlenen nakit açıklarının nasıl kapatılabileceğiyle ilgili olarak önceden tedbir almamızı sağlar

3.                  Giderlerin yeniden gözden geçirilmesini ve tasarrufların yapılmasını gündeme getirir.

4.                  İşletme üzerinden gerçekleşen kazançların, ortakların kişisel refahını arttırıcı yani halk tabiri ile “ölü yatırım” a dönüşmesini engeller. Yani işletmeden kazanılanların işletmeye harcanmasını sağlar.

5.                  Nakit açıklarıyla karşılaşılması muhtemel dönemler için, zorda kalınmaması amacıyla belirli bir miktar nakdin “kara gün” parası olarak saklanmasını sağlar.

6.                  İşletmeye yapılacak yatırımların, yani yatırılacak paranın ne kadar süre sonra geri kazanılabileceğini gösterir. Bu nedenle de işletmeye, satışı arttırmaya yönelik yatırım yaptırma konusunda yardımcı olur.

7.                  Isletmenin faaliyetlerini yeniden gozden gecirmesine ve ozellikle her alanda “verimlilik” calismalarini arttirmasina yol acar.

 

 

Görüldüğü üzere, nakit akışı aslında tüm insanların bazen bilerek bazen ise farkında olmadan kendi hayatları içerisinde sürekli yaptıkları bir muhakeme türüdür. Ancak, bunun düzenli ve disiplinli bir şekilde, üstelik kâğıda dökülerek yapılması, kişileri veya işletmeleri her zaman tedbirli kalmaya zorlar.

 

2008 yilinda baslayan ve tum dunyayi etkisi altina alan kuresel ekonomik krizin, ozellikle Avrupa bolgesinde ciddi dalgalanmalara yol acmasi ve bu durumun 2012 -2015 yillari arasinda dunya ekonomi gundeminin ortasina oturmasi dikkate alınırsa, işletmelerin, ulkemizin de bu kotu ortamdan etkilenme ihtimalini dikkate alarak, ileriye dönük nakit akış çalışmalarını, satış tahminlerinden başlayarak planlıyor olmaları ve beklenmeyen sürprizlerle karşılaşmalarını engelleyecektir.

 

Artık içerisinde bulunduğumuz bu yeni piyasa ortamı nedeniyle nakit akışını, bir yaşam biçimi haline getirmemiz, özellikle belirsizlik döneminde karşılaşılabilecek kötü sürprizleri ortadan kaldıran bir kurtuluş rotasına sahip olmamız demektir.

 

Çalışma hayatınızda başarılar dilerim.

 

Zafer Balaban

Haziran 2012